Günümüzde obezite, yağ dokusunun sağlığı bozabilecek kadar aşırı ya da anormal birikimi olarak tanımlanmaktadır. İnsan yaşam süresinin kısa olduğu geçmiş dönemlerde obezite güç, refah ve sağlık göstergesi iken bugün tedavi edilmesi gereken küresel salgın olarak değerlendirilmektedir. Nedeni tam olarak bilinmeyen, kompleks ve multifaktöryel bir hastalık olan obezite önemli bir halk sağlığı problemidir. Dünya hızla kilo almakta ve bu trend içinde ülkemizde maalesef ön sıralarda yer almaktadır. Obezitenin yaş, genetik ve cinsiyet gibi değiştirilemeyen nedenlerinin yanında, değiştirilebilecek olan aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları, yetersiz fiziksel aktivite, psikolojik problemler, sigara ve alkol gibi nedenleri vardır. Obezite günün sonunda diyabet, hipertansiyon, beyin-damar hastalıkları, meme, yumurtalık ve rahim kanseri gibi öldürücü sonuçlara neden olmaktadır.
Diyabetin obezite ile olan ilişkisi çok uzun süredir bilinen bir durumdur. İnsülin salınımı, insülin etkisi veya bu faktörlerin her ikisinde de bozukluk olması sonucunda ortaya çıkan artmış kan şekeri ile karakterize kronik bir hastalık olan diyabet, bugün için ölüm ve sakatlıkta ön sıralarda yer almaktadır. Orta dereceli bir kilo kaybının bile diyabet ile ilgili ölüm oranlarında hızında %40’a kadar azalma sağladığı bilinmektedir.
Yağ dokusunun temel fonksiyonları içinde, enerji depolama, yağda eriyen vitaminlerin depolanması ve fiziksel koruma sayılabilir. Özellikle artan yağ kitlesi ile diyabet, metabolik sendrom ve hipertansiyon gibi pek çok hastalığın ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Beden Kütle İndeksi (BKİ) (VKİ) Body Mass Index (BMI), obezite tanısında standart bir ölçüm yöntemi olarak benimsenmiştir. BKİ, kilogram olarak vücut ağırlığının metrekare olarak boya bölünmesi ile hesaplanır.
Kilo kontrolünde amaç gıda alımının azaltılması ve enerji harcanmasının artırılmasıdır. Obezitenin diyetle tedavisinde amaç ise enerji açığı oluşturarak vücut yağ depolarında azalma sağlamaktır. Kas ve vital organlarda hücre kütle kaybı olmadan yağ depolarında azalma sağlanmalı, vitamin, mineral ve elektrolit kaybı mutlaka önlenmelidir.